Yaşam

Cannes 2023: Bizi neler bekliyor?

Ahmet Boyacıoğlu

Bir arkadaşınıza “Fransa’ya, Cannes Film Festivali’ne gidiyorum” dediğinizde sizi kıskanıyor ve bunu açıkça ortaya koyuyor. Ancak durum çok farklı. Her şeyden önce Cannes inanılmaz derecede kıymetli bir şehir, biraz bizim Bodrum’umuz gibi. Bayramda fiyatlar daha da artıyor. Örneğin ikili, üçlü ya da dörtlü otel fiyatları oldukça normal karşılanıyor. Festival öncesi bir çiçekçide 10 euroya satılan orkidenin festivalin ilk gününde 20 euroya çıktığını hiç unutmuyorum. Ama yine de Bodrum, Cannes’dan beter sanırım. Daha bir hafta önce Bodrum’da üç pide, bir makarna, salata ve sudan oluşan yemek için 6 bin 300 lira hesap açıldığını duydum. Neyse Bodrum’a gidenlerin derdi bu, konumuza dönelim.

Cannes Film Festivali ıstırap ve acıya neden olan bir olaydır. Her sabah saat yedide bilgisayarın başına geçip biletlerinizi ayırmanız gerekiyor. Bazen bu da yetmiyor çünkü nedense bazı şovlarda yer kalmıyordu. Kapıdaki güvenlik görevlisi kıyafetinizi beğenmezse biletiniz olsa bile sizi salona almaz. Derdini anlatacak kimseyi bulamayacaksın. Bu bir tür eziyet ama kimsenin aklına şikayet gelmiyor. Bir gösterim için bir saat erken sıraya girmek kimseyi rahatsız etmez. Havalar sıcaksa bayramlık sarayın kapısında smokin ve papyonla ter dökeceksiniz. İşin garibi, festivalde gösterilen bazı filmler birkaç hafta sonra Netflix’te gösterilebilir veya ticari bir sinema salonunda gösterilebilir. Bunu da herkes biliyor.

76. Cannes Film Festivali’nin afişi.

SCORSESE CANNES’İ ONURLANDIRACAK

Gelelim bu yılki festivale. İlk önce Martin Scorsese’nin haberi geldi. 47 yıl önce, 1976’da ‘Taksi Şoförü’ ile Altın Palmiye kazanan yönetmenin, ‘Çiçeğin Ayının Katilleri’ adlı sinemasıyla festivali onurlandıracağı ve sinemanın sinema dışında gösterileceği duyurulmuştu. yarışma. Sinemanın oyuncularını sorarsanız: Leonardo DiCaprio ve Robert De Niro. Başka ne?

Ardından beşinci ve şimdilik son ‘Indiana Jones’ filminin festivalde gösterileceğini ve Harrison Ford’a bir onur ödülü verileceğini öğrendik. Bence buna değer. Harrison Ford 1942’de doğmuş olmasına rağmen, hâlâ macera arayan bir arkeolog rolü için ter döküyor.

Festivalin afişi duyurulduğu anda büyük ilgi gördü. Catherine Deneuve’ün 1968 tarihli bir fotoğrafına kim alay edebilir? İşte değerli de olsa satın alınıp evin duvarına asılabilen bir poster.

Daha sonra Michael Douglas (1944) ve Jane Fonda’nın (1937) Festival’e konuk olacağı açıklandı. Michael Douglas’a bir onur ödülü verilecekti. Jane Fonda’nın neden geldiğine dair şu anda bir bilgi yok. 1979’da, Cannes küçük ve şirin bir festivalken, deniz kıyısındaki ana caddede burun buruna tanıştığım Jane Fonda’yı yeniden görmek benim için farklı olacak. O zamanlar ünlü yıldızlar savunma ordularıyla seyahat etmiyor ve halkın arasına katılmaktan çekinmiyorlardı. Festival aynı zamanda şehrin küçük salonlarında halka açık gösterimlerle herkesin katılabileceği bir etkinlik oldu.

1979’daki ‘Çin Sendromu’ imasını Michael Douglas ve Jane Fonda birlikteyken gösterselerdi çok uygun olurdu. Yeniliğini hiç kaybetmemiş, Cannes’da gösterilmiş ve Jack Lemmon’a ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü kazandırmış çok güzel bir sinemadır.

Yarışmanın sinema salonları açıklandığında ‘Olağan Şüpheliler’in tüm ekip olarak listeye dahil olduğunu gördük. Festivalde ‘Altın Palmiye’ dahil birçok ödül alan Ken Louch, Nuri Bilge Ceylan, Nanni Moretti, Wim Wenders, Aki Kaurismaki ve Hirokazu Kore-Eda bu yıl da yarışın doğal katılımcıları olarak Cannes’da olacak. Aslında altmış yaş üstü, ödül almış yönetmenler için özel bir bölüm açsalar daha iyi olur.

CANNES: GÖLDE MAYA ÇALMAK GİBİ

Birkaç yıl önce genç bir yönetmene sinemasıyla Cannes Film Festivali’ne başvurduğunu, “Gölde maya oynamak gibiydi” demiştim ve çok kırılmıştı. Ama bu ne yazık ki doğru. Cannes, ünlü oyuncuların sinemalarını bekliyor ve programına alıyor. Bir festivale seçilmeyi başarmış, tanınmayan bir yönetmenin sinemasını araştırdığınızda, arkasında çok büyük bir satış-dağıtım şirketi olduğunu görürsünüz.

Festivalin programı açıklandığında dünyanın önümüzdeki on iki ayda hangi sinemaları izleyeceğini öğrenmiştik. Sistem şöyle işliyor: Dünyanın her yerinden dağıtım şirketleri Cannes programındaki sinemaları satın alıyor, bu sinemalar farklı ülkelerde gösteriliyor, festivallerde yer alıyor ve ardından televizyonda gösteriliyor. Özetle, o yıl dünyada hangi sinemaların gösterileceğini Cannes Film Festivali seçici kurulunun belirlediği söylenebilir. Artık sinema yapmak kolay değil ama bir sinema salonunu görünür kılmak daha da zor. Bunun yolu da Cannes Sinema Festivali’nden geçiyor.

Son olarak 2004 yılından bu yana Cannes Sinema Festivali’nin yönetmenliğini yapan Thierry Fremaux ile ilgili bir haber vereyim. Fremaux artık Oscar’larda hangi Fransız sinemasının ülkeyi temsil edeceğine karar veren konseyin bir üyesi değil. Rivayete göre son yıllarda Cannes Sinema Festivali’nde yarışan filmlere öncelik vermesi meclisten çıkarılmasına neden oldu. Bu Fransızlar bizim gibi değiller, sinemaya çok değer veriyorlar, dolayısıyla kusurları hiç affetmiyorlar.

kemahhaber.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu